GÜZELLİK MECBURİYETİ
- Ayşe PELİKLİ
- 18 Nis
- 6 dakikada okunur

İnternet alışverişi alışkanlığını çok fazla kazanmış, özel günlerde giyeceği kıyafetleri bile internetten alan, zaten mağazadan baksa da çoğunlukla denemeden alan bir insanım. Dolayısıyla mağazalarda neler olup bittiğinden pek fazla haberim yoktu. Geçtiğimiz günlerde bundan haberdar olma “şansı” yakaladım. Mağaza çalışanları için manipülasyon zaten bir görev tanımı. Üstümüze asla yakışmayan, hiçbir şekilde bizim rengimiz olmayan, üstelik iyi dikilmemiş kıyafetlerin tam bize göre olduğunun ballandıra ballandıra anlatılmasına alışkındım. Bu sefer şöyle bir taktik gördüm: Önce kusur olarak saydıkları bazı özelliklerinizi yoktan var ediyor veya olanı abartıyor ve sizi gizlemeniz gereken kusurlarınız olduğuna ikna ediyorlar. Sonra size üstünüze yakışacağını bildikleri bir elbise getiriyorlar. O elbiseyle kabinden çıktığınızda şaşırıyor ve az önceki kusurlarınızın nasıl yok olduğuna inanamadıklarını ifade ediyorlar. O kusurların birçoğu zaten yoktu. Sizi başka bir elbiseyle bu kadar kusursuz ve güzel görünemeyeceğinize ikna edene kadar manipülasyonları devam ediyor. Manipüle olmayacağı belli olan müşteriyi birkaç dakika içinde rahat bırakıyorlar. Ama bazı özelliklerinize dair öz güvensizlik geliştirmiş biriyseniz vay halinize...
Küresel sistem tarafından kadınlara zorla dayatılan estetik kaygının yol açtığı dismorfofobi ve diğer psikolojik sorunlar üzerinden taktik geliştirmek son derece tehlikeli. Aşağıdaki denemeyi daha önce yazmaya başlamıştım. Çıkış noktası, birçok insanın kadınların giyimine ve görüntüsüne çok önem vermesini ve estetiğin bu kadar yaygınlaşmış olmasını kadınların sığ kişiliğine bağlamasıydı. Araştırma sürecindeyken böyle bir deneyim yaşamak iyi denk geldi. Kadınlar sadece alışveriş yapmaya çalışırken bile görüntüsü üzerinden zorbalığa maruz kalırken sanki bu güzellik kaygısını başımıza kendi kendimize sarmışız gibi yorumlar yapmak için biraz anlayışsız olmak lazım. Ben mesela bu yazının kapak görselini kaç gün aradım biliyor musunuz? 16! 16 gündür harıl harıl görsel aramıyorum ama bazen denk geldikçe seçenekleri kaydettim bazen de saatlerimi harcadım. Tek istediğim ünlü olmayan ve güzellik anlayışıma hitap eden bir kadın yüzü bulmaktı. Yapay zekayla değiştirilmemiş tek bir görsel bulamadım. Abarttığımı düşünüyorsunuz ama abartmıyorum. 1 tanecik bile yoktu. Ben de pes ettim ve yüz aramaktan vazgeçtim. Pinterestte saç rengi için kaydettiğim bir görseli ekleyiverdim. Durumun vehameti budur. Pek keyifli bir konu olmasa da ben biraz olsun açıklık getirebilmekten keyif aldım. Size de keyifli okumalar!
Estetik kaygı, hemen herkeste ve hemen her alanda gözlenir. Kendi görünüşümüzün, evimizin, çektiğimiz fotoğrafların, hatta yaptığımız yemeklerin bile estetiğini önemseriz. Erkeklerde de görülmekle birlikte kadınlarda estetik kaygının daha fazla bulunduğu bir gerçektir. Moda dünyası kadınlar için daha hareketlidir. Kadınların takıp takıştırması için daha çok aksesuar bulunur. Kadın kozmetiği uçsuz bucaksız bir denizdir. Kadınlar ciltleri, saçları ve tırnakları daha güzel görünsün diye sayısız işlem yaparlar. Kendilerini daha iyi hissetmek için makyaj yaparlar. Güncel estetik algılarına uyum sağlamak için “küçük dokunuşlar” yaptırırlar. Güzelce hazırlandıktan sonra en güzel arka planı ve ışığı yakalayıp fotoğraf çektirirler. Kendilerine yaptıkları işlemler yine gözlerine yeterli görünmediği için bir de fotoğrafa işlem yaparlar. Yine de fotoğrafın güzel çıktığına emin olmak için sosyal medyadaki ilgiden tatmin olmayı beklemeleri muhtemeldir. Üstelik tüm bunların ardından hala aynaya baktıklarında kusur bulmayı başarırlar. Hatta geçenlerde bir içerik üreticinin artık dudak dolgusu yaptırmayacağını çünkü büyük dudak modasının geçtiğini söylediğine tanık oldum. Hadi kolaylıkla çıkarılabilir parçalar neyse de vücuda yapılan bir işlemin modasının olması korkunç diye düşünürken yüzyıllardır trend adı altında keskin geçişlerle değişen yüz ve fizik özelliklerinin bundan daha masum olmadığını fark ettim.
Ksenofon’un aktardığı Sokrates ile Aristippos arasında geçen bir diyalogda Sokrates hem güzelliğin göreceli olduğunu hem de çeşit çeşit olduğunu ifade etmiştir. Fakat hiçbir çağda bu çeşitliliğin yeterince normal karşılandığını düşünmüyorum. Her zaman bir “olması gereken” vardı. Madem güzellik çeşit çeşitti neden antik Yunan’dan kalan ve o dönemi temsil eden bütün eserlerde kadınlar aynı görünüyor? Hepsi doğurganlığı simgeleyen dolgun bir karna ve kalçalara sahip balık etli figürler. Zaten kadının ince olması gerekliliği 20. yüzyılın eseri. Öncesinde kadının rolü çoğunlukla annelik ve ev hanımlığı çerçevesinde yoğunlaştığı için sağlığın göstergesi doğurganlık, doğurganlığın göstergesi de dolgun bir vücuttu. Çünkü soyun devamlılığı da hayli önemliydi. Üstelik insan gücü lüzumu da doğurganlığı gerekli kılıyordu. II. Sanayi Devrimi ve I. Dünya Savaşı sonrası sosyal hayata ve iş hayatına aktif olarak katılmaya başlamasıyla pratik hareket etmesi gereken kadının vücudu çevikleşti. Daha ince ve atletik görünümler oluştu. 1920’lerde Coco Chanel’in modaya yön vermesiyle ince beden, modern kadının simgesi haline geldi. II. Dünya Savaşı bitiminde erkekler kadınlara devrettikleri iş hayatı bayrağını geri almaya çalışırken moda dünyası kadına anneliğini ve erkeğe karşı görevlerini hatırlatan, üstelik artık sadece dolgun değil, kıvrımlı bir vücudu dayatıyordu ama artık çok geçti. Kadınların ekonomik özgürlüklerini bırakmaya niyeti yoktu. 1960’larda yeniden incelmeye ve düzleşmeye başlayan kadın hatları 2020’lere kadar bir daha yuvarlaklaşmadı. 0 beden modası sebebiyle birçok kadın yeme bozukluğu yaşadı. Son birkaç senedir dişil enerjinin yeniden keşfedilmesiyle hem kadınların sosyal hayattaki yeri değişmeye başladı hem de beğenilen beden ölçüleri yeniden genişledi. Gerçi şu an skinnytok akımıyla 0 bedenden daha da sağlıksız bir vücut tipi yaygınlaşmaya başlamış ama ne kadar tutulur bilmiyorum. Saçta ve yüzde de değişiklikler her on yılda bir kendini gösterdi. Kaşlar inceldi, kalınlaştı, dağıldı, sarardı; dudaklar büyüdü küçüldü; yanaklar inceldi tombullaştı...
Peki kadınlar bütün bunları neden yaptı? Neden yüzyıllardır kilo alıp veriyoruz, vücudumuzun yüzümüzün farklı yerlerini dolduruyoruz, birbirine hiç benzemeyen makyajlar yapıyor, öncekine hiç benzemeyen tarzlarda giyiniyoruz? Hepimiz moda çılgınlığına kapılmasak da ucundan kıyısından bulaşıyoruz bu akımlara. Bütün bunlara çile demek doğruysa eğer kadınlar bu çileyi neden çekiyor? Aptal oldukları için mi? Güzelliklerinden başka tutunacak bir özellikleri olmadığı için mi?.. Kendim sorup kendim cevaplamaya bayılırım: Güzel olmaya mecbur oldukları için! Tüm bu “moda” akımlarının altında yatan farklı anlamlar var aslında. Kadınlar bilerek ya da bilmeyerek bu anlamları taşımak istedi. Bu anlamlara sahip olmak, güzel olmak demekti.
Kadın için güzel olmak bir zorunluluktur. Çünkü kadınlar tarih boyu güzel olmaya mecbur bırakılmıştır. Bu durumun çok da acımasız bir tavırla başladığını söylemek doğru olmaz. Sonuçta kadın, gerçekten en estetik canlılardan biri. Estetik yaratılan bir canlının estetiğiyle ön plana çıkması çok normal. Buna yin enerjisi de eklenince güzellik beklentisi kaçınılmaz oluyor. Ancak tarih ilerledikçe kadının güzelliği bir özellik olmaktan çıktı ve tek özellik haline geldi. Kadının değerini belirleyen başlıca kıstas haline geldi. Kadın diğer tüm özelliklerinden sıyrıldı ve güzellikten ibaret kaldı. Böylece diğer tüm özellikler erkeklere kalabilirdi.
Hesiodos’un, Megaralı Theognis’in ve Euripides’in aktardığı şiirlerde “Güzel olan sevilir, güzel olmayan sevilmez” ve “Güzel olan hep sevilir” gibi dizeler geçmektedir. Elbette antik Yunan’da güzel kavramı sadece kadınlara atfedilmese de nasıl tanımlanırsa tanımlansın güzel olan şeylerin sevilmeye daha müsait olduğu o yıllardan beri bilinirliğini koruyan bir gerçektir. 1925’te basılan Muhteşem Gatsby romanında gayet varlıklı ve entelektüel bir çevrede yaşayan Daisy bile kız doğurduğu için ağlayan ve kızının büyüyünce güzel ve aptal olmasını uman bir karakterdir. Çünkü kadınlar için bu hayatta daha iyi bir seçenek olmadığını söyler.
1992 yapımı Kızlar Sahada filminde 2. Dünya Savaşı sırasında cepheye giden erkeklerden boşalan iş dünyasını kadınların doldurmasının spor camiasındaki yansıması işlenir. Kulüp başkanları ülkenin dört bir yanını dolaşır ve Amerikan futbolu oynayabilen kadınları toplayarak eleme düzenlerler. Elemeleri geçen kadınlara formaları gösterildiğinde kadınların çoğu o formalarla Amerikan futbolu oynamanın mümkün olmadığını söyleyerek itiraz ederler. Çünkü formada koşmaya hiç müsait olmayan mini çan etekler bulunmaktadır. Üstelik bu formalar yeteri kadar korunaklı değildir. Ancak itiraz eden kadınlara bunları giymek istemiyorlarsa gidebilecekleri, onların yerinde olmak isteyen birçok kadının az önce elendiği ve her an yerlerine geçebilecekleri hatırlatılır. Böylelikle giden gider kalan kalır ama maça çıkma kuralları o eteği giymekle bitmez. Aynı zamanda bu kadınların saçı ve makyajı daima yapılı olmalıdır. Evet maç esnasında saçlarının ve makyajlarının bozulmayacak şekilde hazırlanması istenir. Bitmedi. Maç sırasında özellikle kameralar çekim yaparken güler yüzlü olmaları gerekmektedir. Şu birkaç kural aslında kadınlara yönelik beklentilerin büyük kısmını açıklamaya yeter.
Bir erkek sahaya çıktığında ondan sadece futbol oynaması beklenir. Bunu yaparken estetikten uzak korunaklı formalar giyerler. Yakışıklı görünmek için öncesinde hazırlanmaları beklenmez. Öncesinde yapmaları gereken tek şey ısınmaktır. Maç sırasında yüzleri şekilden şekle girebilir. İyi oynamaları yeterlidir. Kadının da iyi oynaması gerekir. Şaşkınlık uyandıracak kadar iyi oynaması gerekir. Çünkü erkeğin iyi oynaması normal, kadının iyi oynaması şaşırtıcıdır. Kadınlar da maça hazırlık sürecinde erkeklerin yaptığını eksizsiz yapar. Bunların üzerine bir de kadından fazla açık olmayan ama her an açılabilecekmiş gibi heyecan uyandıran ve korunaksız kıyafetlerle sahaya çıkmaları, öncesinde güzelleşmeleri, bu güzelliklerini maç boyunca korumaları, hiç zorlanmıyormuş gibi gülümsemeleri ve basın mensuplarına işe yarar pozlar çıkarmaları beklenir. Ve çok iyi oynadığında bile sporculuğundan önce güzelliği konuşulur.
Bir kadın başarılı bir yönetici, araştırmacı, sanatçı ya da sporcu olabilir ya da hiçbiri olmaz fakat çok iyi bir insan olabilir. Eğer güzelse “maşallah hem başarılı/iyi huylu hem de pek güzel” derler. Eğer çirkinse “eh başarıları daim olsun ama biraz da güzel olsaymış” derler. Övülebilecek hiçbir özelliği yoksa ve güzelse ne olur? “Olsun ama çok güzel” derler. Bir kadın ne olursa olsun önce güzel olmak zorundadır. İyi, kötü, çalışkan, tembel, yaratıcı, akıllı, zeki... Hepsi tamam. Ama kolektif bilinçaltımızda yatana göre kadına en çok yakışan güzel olmaktır.
Güzellik, artık yüzlerce farklı sektörü içine alan devasa bir sektör. Bu devle başa çıkabileceğimizi sanmıyorum. Çoğu konuda umutsuz bir insan değilimdir ama insanlık ne kadar ilerlerse ilerlesin bu gidişi değiştirebileceğimizi düşünmüyorum. O yüzden güzel olmadığınızı düşünerek üzüldüğünüz zaman kendinizi suçlamayın. Daha güzel görünmek istediğinizde kendinizi suçlamayın. Bunun için bir şeyler yaptığınızda veya yaptırdığınızda gizlemek zorunda hissetmeyin. Size şu halinizle de güzelsiniz, öyle de güzelsiniz, böyle de güzelsiniz filan demeyeceğim. Güzel olmaya mecbur değilsiniz. Ama bunu istediğiniz için suçlu da değilsiniz.
Not: Aslında bu yazıyı tamamlamak için şu an okumakta olduğum (şüpheli) önemli bir kaynağı bitirmeyi bekliyordum ama yazı o kadar uzun zamandır duruyor ki Anna Karenina’yı tam 2 yılda (736 gün) bitirdiğimi hatırlayınca o kitap sanki yakın zamanda bitmezmiş gibi geldi ve ben de bu yazıyı artık ne daha fazla bekletmek ne de uzatmak istedim. Zaten sonu olan bir konu da değil. Okudukça, öğrendikçe, fark ettikçe bu çerçevede daha birçok deneme yazabilir, bir zaman sonra hepsini birleştirebilirim. Devamı gelecekmiş gibi (inşallah) düşünebilirsiniz yani. Bu arada yazıyı cuma günü yayınlamam tesadüf değil. Onu da söyleyeyim. Ayrıca satır aralarında konuyu aynı durumdaki erkeklerle kıyaslamaktaki amacım toksik feministlik değildi. Onlar da kadınlara pek de yüklenilmeyen başka konularda yüksek beklentilerle karşılaşıyorlar, farkındayım. Ben yalnızca kadınların estetik kaygısının aslında bir çaresizlik olduğunu vurgulamak istedim. Ama benim dilim biraz böyle. Artık kusuruma bakmazsınız. Sevgiler!
Comentarios